TANZİMAT NEDİR?
1834 yılında Paris, daha sonra Londra elçilikleri yapan Mustafa Reşid Paşa, Mısır sorununun çözümünde gösterdiği başarı üzerine yeni Padişah Abdülmecid tarafından İstanbul’a çağrılmıştı. Batıda geçirdiği yılların deneylerini inandırıcı, etkileyici bir dille padişaha anlattı. Ona geniş yetki veren Padişah, kendi adına bir ferman hazırlamasını buyurdu..
Büyük ölçüde batı hayranı olan, özellikle Londra’da geçirdiği yılların etkisini taşıyan Mustafa Reşid Paşa da, hazırladığı Tanzimat Fermanı’nı 3 Kasım 1839 tarihinde okudu. Osmanlı Devletinin toplum ve yönetim düzeninde yeni bir aşamaya girmiş olduğunu duyurdu.
Mustafa Reşid Paşa’nın hazırlamış olduğu Tanzimat Fermanı, İleri Batı ülkelerini ve bu ülkelerdeki toplumları örnek alan, fakat uygulamadaki özel koşullar dolayısıyla belirli ölçüleri aşamayan, yüzeydeki bazı çabalarla kalkınmayı hedef tutan bir “yeniden düzenleme” programıydı.
Mustafa Reşid Paşa, sözkonusu fermanı 3 Kasım 1839 günü Gülhane Parkında devlet ileri gelenleri, sefirler ve bizzat Padişahın da bulunduğu bir topluluk önünde okudu. Dolayısıyla, bu ferman “Gülhane Hattı Hümayunu” diye de tanımlanır.
Fermanda ilk planda şu hususlar belirtiliyordu:
1) İmparatorluk sınırları içinde yaşayan Hristiyan, Müslüman herkesin ırz, namus, can ve mal güvenliğinin sağlanması
mU2) Vergilerin belli esaslara göre ayarlanıp toplanması,
3) Askerliğin düzenli bir usule bağlanması.
4) Herkesin kanun önünde eşit sayılması.
5) Mal mülke el koyma usulünün kaldırılması.
Genel bir bakışla ileriye yönelik bir hareket izlenimi veren Tamzimat Fermanı, aslında Batılılar için belirli ayrıcalık ve önceliklerin yerleşmesinde, yaygınlaşmasında , çıkış noktası oldu.
BÜYÜK REŞİT PAŞA
Batılı devletler ve onların İstanbul’daki uyrukları, Müslüman olmayan, azınlık Osmanlı vatandaşlarının aracılıklarından yararlanarak, ticaret hayatında büyük avantajlar, kolaylıklar, ayrıcalıklar elde ettiler. Hariciye Nezareti, maliye gibi devlet dairelerinde tercüman olarak görevli azınlık vatandaşlar, Galatalı sarraflar, üstü örtülü çalışmalarla ülkenin zenginliklerini, olanaklarını Batı’nın çıkarları doğrultusunda harcamaya başladılar. Ülkenin genel dış politikası gene Batılı devletlerin öz çıkarlarına göre ayarlandı. Ticaret ve politika uygulamalarında “aracılık” düzeni giderek yerleşti.
Buna karşılık, 1839 ile 1876 salları arasında sürüp giden ve “Tanzimat” adı verilen devirde, daha önce kurulmuş olan Meclis-i Ahkâm-ı Adliye genişletildi. Bu meclise, 3 Kasım 1839 günü okunan fermana uygun yasalar yapmak yetkisi verildi. Sözkonusu meclis, bir bakıma Tanzimat Devri, millet meclisiydi. Gerçekten çok önemli yasalar hazırlandı. Ceza, memurlar ve ticaret konularını kapsayan yasalar Padişah tarafından onaylandı. Milletin başında büyük bir dert olarak nitelendirilen “âşar” sistemi kaldırıldı. İlk kağıt para basıldı . Ancak, karşılık gösterilmeden basıldığı için kısa bir süre sonra değeri hızla düştü. Eskiden azınlıklar askere gitmez, buna karşılık “cizye” adı verilen belirli bir ödenek verirlerdi. Tanzimat Fermanı’na göre azınlıklar da Müslümanlar’la eşitti. Şimdi onların da aynı şekilde askerlik hizmeti görmeleri gerekiyordu. Oysa azınlıklar askerlik yapmak istemediler. Cizye’nin toplanması işi de patriğe verildi. Görülüyor ki, Tanzimat Fermanı ile çıkar sağlayanlar azınlık vatandaşlar ve ticaret, politika alanında belirgin ayrıcalıklar, öncelikler tanınan Batılı devletlerdi. Padişah ve yüksek düzeyde yöneticilerin Batılı yaşama tarzını benimsemeleri balolar, şölenler düzenlenmesi, batı geleneklerine uyarak kutlanan doğumgünleri, sarayların, konakların yabancı bir zevkle donatılıp döşenmesi, Avrupa mimari tarzındaki Dolmabahçe Sarayı’na taşınma, Yıldız, Beylerbeyi Saraylarının yapılması, Barok, Rokoko gibi Avrupa üsluplarının geçerli olması sadece üstyapıda ve yüzeysel nitelikte yeniliklerdi.
Kısaca söylemek gerekirse, Tanzimat Fermanı Osmanlı Devleti için sözde gelişme, ilerleme amacıyla, yönü değiştirilerek hızlandırılan bir gerileme dönemi oldu.