KUBİLAY HAN KİMDİR?
Büyük savaşçı ve sınırları uçsuz bucaksız toprakları çevreleyen bir İmparatorluğun kurucusu olan Cengiz Han’ın torunu Kubilay Han da atasına yakışan, onun soyundan geldiğini ispatlayan bir askerdi. Fakat insani değerlere verdiği önem ve yeni fikirlere açık, aydın yönüyle Cengiz Han’ı da aştığı söylenebilir. Çin’deki yarım yüzyıllık Moğol istila hareketi tamamlandığında, Kubilay Han’ın başında olduğu İmparatorluğun sınırları Polonya’ya kadar uzanıyordu.
Henüz on yaşındayken Cengiz Han’ın son savaş kampanyasına (1226-1227) katılan Kubilay Han’ın yaşına oranla üstün cesaret ve yetenekleri, büyük savaş ustasının, kudreti sınırsız Cengiz’in gözünden kaçmamıştı. Moğol tahtına geçmek için kardeşi Arıkbuğa ve yeğeni Kaytu ile çarpışması gereken Kubilay, ancak 1259 yılında hükümdar olabildi. 1264’de yeni başkenti Pekin’deki yönetim düzenini kurduktan sonra Güney Çin’in fethini tamamladı. Bu arada Japonya’ya karşı birkaç hareket başarısızlıkla sonuçlandı. Şimdiki Hindiçini yöresinde ve Cava’daki savaşlar iyi sonuçlanmadı. Buna karşılık, Burma’ya karşı bir saldırı parlak bir zaferle sona erdi. Moğol orduları İrawadi deltasına kadar ilerledi. İmparatorun başka uluslarla barışçı ilişkileri de başarılıydı. Kubilay Han devrinde, Güney Hint, Doğu Afrika ve Madagaskar’dan yeni sanatlar öğrenildi. Kubilay Han’ın başkentinde ve sarayında, hemen hemen dünyanın her köşesinden çıkıp gelmiş serüven düşkünleri, bilim adamları, yöneticiler ve diplomatlar vardı. Bu topluluğun en seçkin kişilerinden biri de ünlü Marco Polo’dur. Batılılar’ın ve Batı’nın Kubilay Han’ı gerçek kişiliğiyle tanıması bir bakıma Marco Polo’nun sayesinde olmuştur.
Marco Polo buradaki anılarını yazdığı eserinde, Kubilay’ın görkemli sarayını, büyük av partilerini, zengin ve renkli şölenleri, şenlikleri, vergi düzenini, İmparator’un bilim ve sanata verdiği önemi ilginç bir üslupla, belirli ölçüde bir tarafsızlıkla anlatmıştır.
Sayısız erdemlerine ve aydınca eğilimlerine rağmen, Kubilay Han gerek kişisel davranışlarında gerekse askeri tasarılarında zaman zaman aşırılıklara kaçmıştır. Yönetimi sırasında bazı bölgelerdeki ayaklanma girişimleri buna yorulursa da, halkın hoşnutsuzluğunun asıl nedeni bölge yöneticilerinin keyiflerine göre, çıkarcı davranışı ve Pekin’deki saray çevreleri tarafından tutulan yabancıların kendilerine tanınan ayrıcalıklarla şımarmış olmalarıydı.
Kendine ulaşan yakınmaları, hoşnutsuzlukları daima hak ve adalet düzeninde çözümlemeye, cevaplandırmaya önem veren Kubilay, çıkarcı, bölge halkını baskıyla ezen yöneticileri ağır cezalarla yargılamaktan geri kalmamıştır.
Kubilay 1294 yılında öldüğü zaman yetmiş sekiz yaşındaydı.