BAKTERİ NEREDEN GELİR?
Bakteri, ancak birkaç yüz misli büyülten bir mikroskopla görülecek kadar küçük canlı varlıklar (organizmalar)dır. Büyüklükleri nedeniyle “mikro-organizma” diye de tanımlanırlar. Teknik gelişmeler belirli bir düzeye varıp da insanlar bakterileri mikroskop altında görmeden önce, bunların faaliyetlerinin sonuçlarını biliyorlardı.
Sözgelimi şarabın tahammürü (fermantasyonu), sütün ekşimesi, bitkilerin kuruyup ölmesi, ölen hayvanların çürüyüp kokuşması, söz konusu faaliyetler arasındaydı. Ancak dinsel ya da bâtıl inançlar nedeniyle, insanlar bu oluşumları başka şeylere yormaktaydılar.
Bugün çevremizde, havada, suda, yiyeceklerimizde, deride, hatta vücudun içinde bakteriler var olduğunu biliyoruz. Bakteriler bölünerek çoğalırlar. Aslında canlı olmalarına rağmen, bunlarda dişi veya erkek diye ayrım yoktur. Kendileri için uygun şartları, beslenme olanaklarını buldukları zaman, devamlı olarak çoğalacaklardır.
Tek hücreli bir canlı olan bakteri, hayvandan ziyade bitkisel bir yapıya sahiptir. Dışta kabuğumsu, “membran” adı verilen tabaka bulunur. Söz konusu kabuk “su geçirmez” nitelikte değildir. Bunun içi “protoplazma” denilen maddeyle doludur. Genellikle bir merkez veya çekirdek (nükleus) yoktur.
Bakterinin dış kabuğu son derece önemlidir. Çünkü bakteriyi yok etmek için kullanılacak herhangi bir kimyasal maddenin membran’ı geçebilmesi gerekir. Bakterinin küçük yapısı, bir uçta büsbütün incelerek “Flagella-kuyruk” görünümünü alır. Bazı bakteriler, bu flagella’nın salıntısıyla hareket ederler. Bazılarının hareketiyse, solucanlar gibi kısalıp uzamak suretiyledir.
“Enfeksiyon-bulaşıcı” diye tanımlanan hastalıklara sebep olan bakteriler, bazı bakımlardan da insanlar için çok yararlıdır.