ÇİN UYGARLIĞI NASIL KURULDU?
Sümer, Mısır, Babil ve Hindu uygarlıklarının ortak bir yönü vardır. Bunların hepsi büyük ırmakların, nehirlerin kıyıları boyunca uzanan vadilerde doğup gelişmişti. Nitekim Çin uygarlığı için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Büyük Çin uygarlığının çıkış noktası, kaynağı, modern Pekin şehrinin yaklaşık olarak iki yüz mil güneyinde, Hwang -Ho (Sarı Nehir) kıyıları boyuncadır.
Güvenilir kaynaklar, Çin uygarlığının İsa’dan önce 2800 yıllarına kadar uzanan bir tarihi olduğunu belirtir. Ancak geçerli tarih belgelerinin kapsadığı dönem, İsa’dan önce 2200 yılından geriye gitmez. Bu ilk beş yüzyıl içinde kuzeyin uçsuz bucaksız, düzlüklerinden kopup gelen kabileler Hwang-Ho vadisinde yerleşmiş ve bereketli sarı topraklarda hayli gelişmiş bir tarım düzeni kurmuşlardı.
Hwang-Ho, sık sık yatağından taşan, yöresindeki büyük düzlükleri su altında bırakan bir nehirdi. Bu taşkınlar bazen öylesine büyük olurdu ki,nehir bütünüyle akış yönünü, yatağını değiştirirdi. Dolayısıyla, çevredeki yerleşme merkezleri yıkılır, aylarca çabanın ürünü olan ekin büyük zarar görürdü. Bu durumu gören akıllı, bilge kişiler, topluluklara taşkından korunma yollarını önerdiler. Nehrin kıyılarından tarlaların içine kadar uzanan derin hendekler kazıldı. Hendekler ekin için çok değerli ve etkin olan sulama bakımından da işe yarıyordu. Bir tür trenaj sistemi olan bu hendekler gelişi – güzel ve sığ kazılmıyordu. Gerçekten büyük bir çaba gerektirdiği için, çalışanlar sıralı guruplar halinde, örgütlenerek iş yapmak zorundaydılar. Böylece, köy ve kasaba toplulukları büyük bir uygarlığın doğuşu doğrultusundaki eylemin ilk ve temel öğeleri oldular. Taşkına, dolayısıyla doğaya karşı uğraşları için örgütlendiler.
Mu dönemde, Çinliler yerel krallıklar yönetimindeydiler . İyi örgütçü ve önder niteliğine sahip olanlar, akıllı, bilge kişiler, bazen de zor ve zorbalıktan yararlananlar bu krallıkların başına geçerlerdi. İlk yöneticilerden bazılarının adlar Fu Hsi, Shen Nung ve Hwang-Ti olarak anılmaktadır. Hwang-Ti belki de bunların en güçlüsüydü. Çünkü Hwang-Ho Nehri çevresindeki büyük bir kesim uzun süre onun adım taşımıştır.
İsa’dan önce 2200 yılında, Hsia hanedanının egemenliği başladı. Mu hanedan döneminde yaklaşık olarak on sekiz imparator egemen olmuştur. Hsia hanedanı döneminde Çin uygarlığı kararlı adımlarla ilerledi. İlk yazılı belgelerden çok farklı bir dili geliştirdiler. Yazının temeli,her kavramın resim niteliğinde bir simgeyle belirtilmesiydi. Binlerce yıldan sonra bu yazı çok az değişmiştir.
Bu arada, Çinliler hareket edebilir tipte bir baskı sistemi de bulmuşlardı. Hsia krallarının yönetimi altında, bronz ve diğer madenlerin İşlenmesi son derece gelişmişti. Maden kaynakları sınırlı olduğundan, Çinliler Hazar Denizi, Mısır, Sümer ve Hindistan’dan ham maden filizleri getirtmek zorundaydılar. Bunun sonucu, sözkonusu uygarlıklarla ilişkiler kuruldu. Çin uygarlığının maden işleri bu yörelerdeki toplumları ve kültürlerini büyük ölçüde etkiledi, Sümerler’den ayrı olarak tekerleği icat eden Çinliler, yük ve savaş arabaları yaptılar. Atla çekilen pulluğu tarihte ilk kez onlar gerçekleştirdi. Hsia hanedanı zamanında Çin takvimi düzenlendi. Çiftçiler, yanlışa düşmeksizin ekip biçme zamanlarını kararlaştırabildiler. Çinliler’in bir başka buluşu da uzun süre büyük bir sır olarak gizledikleri ipek yapımıydı. Ancak koyun beslemeyi ekonomik bulmadıklarından Çin’de bir yün endüstrisi doğmadı.
Daha sonra, Yangçe Nehrinin kuzeyinden gelip Hsia hanedanına son veren Tang tarafından Shang hanedanı kuruldu. Büyük şehirlerin kura iması, kırsal kesimden şehir hayatına geçiş, yönetim sisteminde ileri uygulamalar Tang’ın başarılı yönetimi altında gerçekleşti.